Geri dön

SAÇ TOKASI

 

Gloria ve Mark, California´da Güzel Sanatlar Akademisi´nde okuyorlardı. Bir arkadaşlarının vasıtası ile tanışmış ve kısa sürede birbirlerine âşık olmuşlardı. Öylesine büyük bir aşktı ki yaşadıkları, daha fazla beklemeden, bir an önce evlenmeye karar verdiler. Henüz okulları bile bitmemişti. Her ikisinin ailesi de kendilerine evlilikleri için maddi yardımda bulunamayacak kadar fakirdiler ama onlar kararlarını vermişlerdi. 

Gloria okul çıkışı bir kitapçıda, Mark ise bir giyim mağazasında çalışıyordu ve ellerine geçen parayla ev kiralayıp evlenebilirlerdi. 

Tek odalı, mutfağı bile olmayan bir çatı katı bulup kiraladılar. Sonra bir arkadaşları onlara, bir tahta masa ile iki sandalye hediye etti. Hafta sonu  kullanılmış eşya pazarına gidip, bir küçük ocak, birkaç tencere, tabak, bir de somya alıp evlerine geldiler. Evlerindeki tüm eşya bunlardan ibaretti.

“Perde”dedi Gloria. Mark bir süre düşündü.

“Eski gazete yok mu hiç? Şimdilik gazete ile kapatalım. Ne dersin iş görmez mi?”

Gülüşmeye başladılar. Perde sorunlarını da halletmişlerdi ve iki hafta sonra bir pazar günü, sade bir törenle evlendiler.
Hiçbir şeyleri yoktu. Yerdeki somyanın üzerinde yatıyorlardı ve sabah uyandıklarında, cama gerdikleri gazeteye bakıp birbirlerine:

“Artık her satırını ezberledik, şu perdeleri değiştirsek mi?” diyerek, dakikalarca süren bir gülme krizine tutuluyorlardı.

Bir yıl sonra, evlilik yıldönümleri yaklaştığında, her ikisini de ciddi bir düşünce sardı. "Ne hediye alacağım? Nasıl, hangi parayla alacağım?" Gerçekten de son derece zor geçiniyorlardı. Paraları sadece ev kiralarına ve yiyecek masraflarına yetebiliyordu. Üç kilometre uzaklıktaki okullarına bile her sabah evden erken çıkıp yürüyerek gidiyorlardı.

Evliliklerinin birinci yıldönümü olan o günün sabahı Gloria´nın aklına bir fikir geldi. Mark´ın dedesinden kalma çok güzel, antika bir saati vardı ve ne zamandır kayışı olmadığı için kullanamıyordu... 

"Evet ona, o değerli saate yakışır, güzel, çok güzel bir saat kayışı almalıyım" diye düşündü. Bu onu çok mutlu ederdi.  
Hemen alelacele evden çıkıp bir saatçiye gitti.

“Bir saat kayışı istiyorum, ama en güzelinden olsun lütfen.”

Adam bir iki tane çıkarttı, Gloria içlerinden birini gerçekten çok beğenmişti. 

”Bu ne kadar?”

“68 sent.”

”Tamam. Bunu benim için ayırır mısınız?  En geç bir saat sonra gelip alacağım.”

Adam "Peki" anlamında başını salladı.

Gloria dükkândan telaşla çıkıp, bir kaç metre ilerideki bir kuaför dükkânına girdi.

“Saçlarımı kestirmek ve satmak istiyorum. Kaça alırsınız?”

Kuaför kadın şaşkınlık ifadesi ile baktı Gloria´nın yüzüne, 

“Anlamadım? Emin misiniz? Bu saçlara... Bu kadar güzel saçlara... Nasıl kıyacaksınız?”

Gerçektende Gloria’nın saçları çok uzun, çok gür ve çok güzeldi.

“Acilen paraya ihtiyacım var. Bana yardımcı olacak mısınız?”

“Peki” dedi kadın. Ama hala çok şaşkındı. 

”Kaç para istiyorsunuz?”

“Yetmiş sent kadar...” 

Saçlarını kestirdi, parasını aldı ve doğru saatçiye koşup, 

”Tamam. Lütfen güzel bir hediye paketi yapar mısınız? Eşime evlilik yıldönümü hediyem olacak ve bu bizim ilk yılımız.” dedi. 

Adam gerçekten de çok özenerek güzel bir hediye paketi hazırladı. Gloria mutlu bir şekilde koşarak eve geldi. Bir tencere dolusu, soslu makarna pişirdi. Onu evlerinde bulunan tek servis tabağına boşalttı. Kalan iki sent´le de, en ucuzundan bir şişe şarap ve iki tane mum almıştı. Sofrayı imkânları dâhilinde, olabildiğince güzel bir şekilde hazırlayıp, kocasını beklemeye başladı.

Bir süre sonra kapı çalındı. Gloria alelacele sofradaki mumları yaktı, sonra koşarak kapıyı açtı. Mark, yüzündeki şaşkınlık ifadesi ile, kapının önünde öylece donup kalmıştı. Hiçbir şey söylemiyor, içeri girmek için bir adım dahi atamıyor, öylece orada karısına bakıyordu. 

”Hoş geldin sevgilim!”dedi Gloria. 

Mark bir kâbustan uyanır gibi irkildi, uyurgezer edasında içeriye girip, masanın yanındaki sandalyelerden birine çöktü.

“Saçların…!!! İnanamıyorum, onlara ne yaptın?”

Gloria neşeli bir tavırla gülümseyerek  kocasını teselli etmeye çalıştı.

“Ne var ki canım üzülme! Hem inan benim saçlarım çok çabuk uzar.” 

Sonra bir koşu, odanın diğer ucuna gitti. Kocası için aldığı hediye ile tekrar yanına döndü. 

“Seni tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum. Seninle çok mutluyum ve bu mutluluğum, bu aşkım inan bir ömür boyu sürecek sevgilim.” Onu tüm kalbiyle öptü. Paketi önündeki masanın üzerine bırakıp, 

“Sana ne aldığımı merak etmiyor musun? Açıp bakmayacak mısın bir tanem?” 

Mark, inanılmaz derecede kederli bir yüz ifadesi ve titreyen elleriyle, hediye paketini zar zor açtı. Saat kayışını eline alıp onu uzun uzun seyretti. Sonra başını kaldırıp dalgın ve yaşlı gözlerle karısının yüzüne baktı. 

“Mark! Ne oldu? Neyin var? Aşkım neden ağlıyorsun sen?” 

Mark hiçbir şey söylemeden, cebinden bir hediye paketi çıkartıp Gloria’ya uzattı. Gloria bir kez daha sarıldı kocasının boynuna,

“Mark! Çok teşekkür ederim aşkım. Çok merak ettim, hemen açıp bakacağım. Ama… ama sen… neden ağlıyorsun?” 

Mark susuyor, tek kelime dahi konuşmuyordu. Gloria alelacele hediyesini açtı. Çok güzel, fildişinden yapılmış ve çok da pahalı oldukları hemen anlaşılan bir çift saç tokasıydı bunlar. Gloria kocasının kederini şimdi anlamıştı. 

“Demek bu yüzdendi Mark’ın kederi” diye düşündü Gloria. Ona çok kıymetli bir çift saç tokası almıştı ve artık saçları çok kısa olduğu için onları kullanamayacağını düşünüp, kederlenmişti. Gloria gülümseyerek,

“Ah aşkım, sen bunun için mi bu kadar üzgünsün? Hayatım, bu benim ömrüm boyunca aldığım en güzel hediye. Çok güzel ve gerçekten çok göz kamaştırıcı. Dedim ya, benim saçlarım çabuk uzar. Bunları saklayacağım ve saçlarım uzadığında kullanacağım. Çok ama çok teşekkür ederim. Ama lütfen artık üzülme!”

Mark, boğazındaki düğüm yığını ile zar zor konuşabildi. 

Ağzından şu kelimeler döküldü.

“Sana bu tokaları alabilmek için, antika saatimi sattım.”

PAYLAŞ : Email Facebook Google Twitter