Geri dön

TAŞ ÇORBASI

 

Genç asker birliğini kaybetmiş; bilmediği yollarda sığınacağı bir köy aramaya koyulmuş, sonunda aç ve yorgun olarak bir köye ulaşmayı başarmış.

Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış ve kapı aralığından başını uzatan yaşlı kadından biraz yiyecek istemiş. Yaşlı kadın:

Halimi görüyorsun, benim yiyeceğim yok ki sana vereyim.”demiş ve kapıyı askerin yüzüne kapatmış.

Asker, umutsuzluk içinde ulaştığı ikinci evin kapısını açan yaşlı kadından da:

Oğlum, ben de günlerdir ekmek yüzü görmedim. Senin rızkını Allah versin.”cevabını almış.

Üçüncü evin kapısını bir çocuk açmış ve askerin yakaran sözlerini dinledikten sonra annesine:

Kapıda bir asker amca var ve bizden boş bir kazan istiyor.”diye seslenmiş. Anne de oğluna:

Bahçede, kuyunun yanında duran boş kazanı al, sen de askerle birlikte git, işi bitince kazanı geri getir.”uyarısında bulunmuş.

Asker ve çocuk, kazanı kulplarından tutarak dere kenarına taşımışlar. Çalı çırpı toplayarak yaktıkları ateşin üstüne koca kazanı oturtmuşlar. Asker, matarasıyla dereden taşıdığı suyla kazanı doldurduktan sonra dibine yedi tane taş yerleştirmiş. Kendisini şaşkınlıkla seyreden çocuğa da:

Taş çorbası yapıyorum. Ama keşke biraz tuzumuz olsa.”diyerek dileğini açıklamış.

Çocuk koşarak evine gitmiş ve annesine,

Anne anne, asker amca taş çorbası yapıyor, biraz tuz versene.”demiş. Çocuk olanlardan o denli etkilenmiş ki; bağıra bağıra, konu komşuya taş çorbasını duyurmuş.

Köyde çorbanın yapıldığını duyan genç yaşlı herkes, dere kenarına koşmuş ve elindeki kuru bir dal parçası ile kaynayan suyu karıştıran askeri seyre dalmışlar. Sonra, hepsinin aklı başına gelmiş ve köşe bucakta unutulmuş biraz bulgur, birkaç parça kuru ekmek, üç dört baş kuru soğan, patates, pancar ve mısırı evlerinden getirerek kazana atmışlar.

Çorba kıvama geldikten sonra bizim asker, kazanın çevresinde bekleyen köylülere:

Sağ olasınız, yardımlarınızla taş çorbamız pişti. Fakat ben bu çorbayı tek başıma yiyip bitiremem. Haydi, gelin de birlikte kaşık çalalım.”demiş.

O günden bu yana da köyün sakinleri, böylesine güzel bir çorba içmediklerini birbirlerine anlatıp durmuşlar.

Bizim, toplum olarak zaman zaman içine düştüğümüz sıkıntıların ve umutsuzluğun temelinde dayanışma duygumuzu yitirmiş olmamız bulunuyor. Her birimiz, köylüsünden kentlisine, tüccarından sanayicisine ne yazık ki kişisel çıkarlarımızı, kurumsal ve ulusal çıkarlarımızın önüne koyuyoruz. Başkalarının mutluluğu için özveride bulunmayı göze alamıyoruz. Sevgiyi ve başarıyı paylaşmaktan mutlu olmuyoruz. Bunun içindir ki, kapımızı çalacak asker amca gelmeden birlikte taş çorbası yapmayı ve çorbanın tadına varmayı diliyorum.

PAYLAŞ : Email Facebook Google Twitter