Geri dön

KÂİNATIN HARİTASI

 

1970’li yıllarda New York şehri büyük bir kalabalığa sahne oluyordu. Zira dünyanın her yerindeki üniversitelerden, tanınmış, kendi alanında akademik kariyeri olan birçok bilim adamı New York’a geliyordu. Şehrin en büyük üniversitesinin konferans salonunda büyük bir toplantı yapılacak ve yeni bir harita, bilim adamlarının görüşüne sunulacaktı.

Nihayet beklenen an geldi ve yirmi metreye on metre ebatlarında devasa bir harita herkesi dehşete düşürdü. Samanyolu Galaksisinin o güne dek yapılabilen en büyük resmi yapılmıştı ve bütün endamıyla herkesin önündeydi.

NASA’da bir grup bilim adamı çok uzun çalışmalar sonrasında, kâinatın haritasını çıkarmayı başarmışlardı. Sonra aylarca uğraşarak, bilmem kaç milyonda bire kadar, bu haritayı küçültmüşlerdi. Bu gerçekten de çok büyük bir başarıydı. Harita, NASA’nın giriş salonunda, koca bir duvara gururla asılmıştı; şimdiyse bu konferans salonunda, sayısız bilim adamına büyük gururla sergileniyordu.

Günlerden bir gün, çeşitli üniversitelerin değişik dallarında uzman bilim adamlarından oluşan bir heyet NASA’yı ziyarete gelmiş. Heyetteki uzmanlardan tıp alanında çalışan bir profesör, haritayı görür görmez, “Aman Allah’ım”diye çığlık atmış. Misafirlere hem tercümanlık, hem de mihmandarlık yapan Nasa uzmanı ve diğer misafirler hep bir ağızdan “Ne oldu?”diye merakla sormuşlar.

Tıp profesörü “Olamaz, olamaz!” diye sayıklıyormuş. Biraz sakinleşince, haritayı hazırlayan ekibin başkanıyla görüşmek istemiş.

Tıp profesörünü, ekibin başkanı olan astronomun odasına götürmüşler. Profesör odaya girer girmez:

Üstat, anlatmakla olmaz. Mutlaka gözlerinizle görmelisiniz.”diyerek adamın kolundan tuttuğu gibi, kendi üniversitesine götürmüş.

Üniversitenin giriş holündeki büyük resmi görünce bu kez astronom, “Aman Allah’ım; hayır inanamıyorum, bu olamaz!” diye bağırmış. Çünkü duvardaki resim, NASA’nın uzun çalışmalar sonucu elde ettiği kâinat haritasının aynısıymış. Astronom profesöre,

Bu… Bu ama nasıl olur? Biz haritayı daha yeni ziyarete açmışken, çalışmalarımızı aylardır büyük bir gizlilikle sürdürürken; siz doktorlar kâinat haritasını nasıl oldu da çıkardınız ya da nasıl oldu da, böyle bir belgeyi ele geçirdiniz?” diye feryat edince, profesör:

Yanılıyorsunuz beyler.”demiş. “Bu kâinat haritası değil, bir insanın beyin hücresinin iki yüz milyon kat büyütülmüş resmidir.

 

PAYLAŞ : Email Facebook Google Twitter