İstiklal Marşı Flüt Notaları;
-Kork-Ma -Sön-Me -Bu -Şa-Fak -Lar-Da -Yü-Zen -Al-San-Cak
-Do-Mi, Fa-Sol, Re, Fa-Mi -Mi-La -Si- Do, Si -Sol-Si
-Sön-Me-Den -Yur-Du-Mun -Üs-Tün-De -Tü-Ten -En-Son-O-Cak
-Si -La- Si, Fa -Fa- La, Sol-Re- Mi, Fa-Sol, La -Si -Do-Re
-O- Be-Nim -Mil-Le-Ti-Min -Yıl-Dı-Zı-Dır -Par-La-Ya-Cak
-Mi-Re-Re -Re-Si-Le-Sol-Do-Si-Do-Fa-Do-Si- La-Sol
-O- Be-Nim-Dir -O-Be-Nim -Mil-Le-Ti-Min-Dir -An-Cak
-Fa- Sol-Mi-Mi -Re-Do-Si -La-Sol-Fa-Mi-Si -Do -Mi
Blokflüt için
RE-SOL-LA-Sİb-FA#-LA-SOL
SOL-DO2-RE2-Mİb2-RE2-Sİ-RE2-DO2
RE2-DO#2-RE2-LA-LA-DO2-Sİb-FA#-SOL-LA-Sİb-DO2-RE2-Mİb2-FA2-SOL2-FA2
FA-Mİ-FA-RE2-DO2-Sİb
RE-DO#-RE-LA-RE-RE2-DO2-Sİb-LA-Sİb-SOL
SOL2-FA2-Mİb2-RE2-DO2-Sİb-LA-SOL-RE2-RE-SOL
İSTİKLAL MARŞI
İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin milli marşıdır.
Ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan bu eser, 12 Mart 1921'de birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.
Kurtuluş Savaş'ının başlarında, İstiklal savaşının milli bir ruh içerisinde kazanılması imkanını sağlamak amacıyla o dönemin Milli Eğitim bakanlığı (Maarif Vekaleti), 1921'de bir şiir yarışması düzenleme kararı aşarak yürürlüğe sokmuştur, söz konusu yarışmaya toplam 724 şiir katılmıştır.
Kazanan şiire para ödülü konduğu için yarışmaya katılmak istemeyen, aynı zamanda dönemin Burdur milletvekili de olan Mehmet Akif Ersoy, Milli Eğitim Bakanı (Maarif Vekili) Hamdullah Subhi'nin ısrarı üzerine, Ankara’da bulunan Taceddin Dergahına kapanarak kaleme aldığı ve İstiklal Harbini verecek olan Şanlı Türk Ordusu'na hitap ettiği şiiri ile yarışmaya katılmıştır.
Yapılan değerlendirme ve elemeler sonucu TBMM'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı alkışlarla kabul edilmiştir. İstiklal Marşını Mecliste ilk okuyan kişi dönemin Maarif vekili Hamdullah Subhi Tanrıöver olmuştur.
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşını, Türk Milletinin eseri olduğunu beyan ederek, şiirlerini topladığı Safahata dahil etmemiştir. Şiirin bestelenmesi için açılan yarışmaya ise 24 besteci katılmış, 1924 yılının ortaların da Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Fakat bu beste 1930 yılına kadar çalınmıştır, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de ilk bestelediği bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer, armonilemesini’de Edgar Manas yapmıştır. Üngör'ün yakın dostu olan Cemal Reşit Rey'le yapılmış olan bir röportajda da ilginç bir detaydan bahsetmiştir.
Cemal Reşit Rey’in belirttiğine göre aslında İstiklal Marşı başka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklal Marşı olması düşünülerek bestelenmemiştir. Bu nedenle söz ve melodide yer yer görülen Prozodi (uyum) vardır. Örnek; Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak mısrası ezgili okunduğunda şafaklarda kelimesi iki müzikal cümle arasında bölünmüştür. İmzalanan Protokolde, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde İstiklal Marşı olarak söylenmektedir.
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
MEHMET AKİF ERSOY
"Kahraman Ordumuza"
İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin milli marşıdır.
Sözleri Mehmet Akif Ersoy'un bestesi Osman Zeki Üngör'ündür. 12 Mart 1921'de TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin, Milli Marşı olarak kabul edildi.
İstiklal Harbi'nin en heyecanlı günlerinde toplumu biraraya getirici ve ortak duygularını canlandırıcı bir milli marş gereksinimini gidermek amacıyla Maarif Vekaleti, 1921'de bir güfte yarışması düzenledi. Bu yarışmaya 724 şiir katıldı. Kazanan güfteye para ödülü konduğu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Mehmet Akif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi'nin ısrarı üzerine Kahraman Ordumuza adadığı şiirini yarışmaya soktu. TBMM'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda Mehmet Akif'in şiiri milli marş olarak kabul edildi.
Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu.
Marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yaptı. Şiir 9 dörtlük ve 1 beşlikten oluşur. İlk iki dörtlük İstiklal Marşı'nın güftesi olarak söylenir.
MEHMET AKİF ERSOY
Mehmet Âkif Ersoy 20 Aralık 1873’te İstanbul'da, Fatih ilçesi Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi.
Annesi Buhara'dan Anadolu'ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi'dir. Babası, ona ebced hesabıyla doğum tarihini ifade eden "Ragîf" adını verdi. Fakat telaffuzu zor geldiğinden arkadaşları ve annesi ona "Âkif" ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi.
İlk öğrenimine Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde başladı. İki yıl sonra iptidai (ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). Aynı zamanda Fatih Camii'nde Farsça derslerini takip etti. Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca dillerinde hep birinci oldu.
Rüştiyeyi bitirdikten sonra 1885'te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetti. Ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaparak aileyi bu eve yerleştirdi.
Mehmet Âkif öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak istediği için Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu. Okul yıllarında spora büyük ilgi gösterdi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında arttı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi. Daha sonra bu okulda Türkçe öğretmenliği yapacaktır. Resimli Gazete’de Servet-i Fünun Dergisi'nde şiirleri ve yazıları yayımlanacaktır.
Mehmet Âkif’in hem öğrencilik hem de hocalık yaptığı bu mekânda bugün İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi hizmet vermektedir. Mehmet Âkif ve arkadaşlarının yemekhane salonu bugün İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Mehmet Âkif Ersoy Fuaye Salonu olarak kullanılmakta, iç kapı üzeri ve çevresini tam kıtalarıyla İstiklâl Marşı ve Âkif’in büyük portresi süslemektedir. Aynı kampüste Mehmet Âkif Ersoy Tarım Müzesi de yer almakta ve gençlere her fırsatta büyük şairimizi hatırlatmaktadır.
II. Meşrutiyet’in büyük etkisinde kalan Âkif, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül’ula Mardin’in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908'de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. Balkan Savaşı, Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde çeşitli görevlerde bulunup, Balıkesir'e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii'nde çok heyecanlı bir hutbe verdi. Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul'a döndü.
1921'de Ankara'da Taceddin Dergâhı'na yerleşen Mehmet Âkif, 500 lira ödül konularak açılan İstiklâl Marşı yarışmasına başta katılmadı. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Beyin teşvikiyle ikna oldu. Onun orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te Milli Marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.
Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır’da yaşayan Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy, 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etti, Edirnekapı Şehitliğinde yatmaktadır. En önemli iki eseri İstiklal Marşı ve şiirlerini yedi kitap halinde topladığı Safahat’tır.
OSMAN ZEKİ ÜNGÖR
1880 yılında Üsküdar'da dünyaya geldi. Dedesi, Osmanlı Devleti’nin saray orkestrası olan Mızıka-yı Hümayun bünyesinde "Fasl'ı Cedid"'i (batı enstrümanlarını da içeren fasıl topluluğu) tertip eden Santuri Hilmi Bey; babası Şekerci Hacı Bekir ailesinden Hüseyin Bey'dir.